İstanbul Tuzla’daki ilk yerli endüstriyel enzim fabrikası, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin katılımıyla açıldı.
İstanbul Tuzla’daki ilk yerli endüstriyel enzim fabrikasının açılışında konuşan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, enzim ithalatına yılda 150 milyon dolar harcadığımızı belirterek, “Bu fabrika sayesinde %100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz” dedi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de, enzim ihtiyacının yerli ve milli üretimle karşılanacağını kaydetti.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İstanbul Tuzla Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) faaliyet gösteren, Afrika’dan Rusya’ya kadar bölgedeki ilk endüstriyel enzim fabrikası olan LIVZYM Biyoteknoloji’nin açılışına katıldı.
Enzim ithalatını bitirecek
Açılışta konuşan Bakan Varank, “Bu fabrika sayesinde, %100 dışa bağımlı olduğumuz enzim ithalatını engelleyebileceğiz. Çok farklı enzimlerin ithalatına yılda 150 milyon dolar harcıyoruz. 5 senelik bir dönemde, kapasite artışıyla birlikte bu tutarın %90’ını ülkemizden karşılayabiliriz. Bu fabrika ilk aşamada gıda güvenliğini odağına alarak; un ve früktoz şurubu üretiminde kullanılan endüstriyel enzimleri tamamen yerli ve milli imkânlarla üretmeyi hedefliyor. Tek başına bu alanda Türkiye, yılda 30 milyon dolar ithalat yapıyor.” dedi. Enzimde dışa bağımlılık azaldığı gibi işin ihracat boyutu da olduğunu vurgulayan Varank, şöyle devam etti:
“Bu ihracatın kilogram başına katma değeri, üretilecek enziminin niteliğine göre 20 ila 100 dolar arasında değişiyor. Hâlihazırda ülkemizin kilogram başına ortalama ihracat katma değerinin sadece 1,4 dolar olduğunu hesaba katarsak; yapılan işin ne kadar kıymetli olduğu net bir biçimde ortaya çıkıyor.
Aşı üretimi de yapılabilecek
Bu fabrikanın beni heyecanlandıran son özelliğiyse, aşı ve ilaç üretimi alanlarında güçlü bir altyapıyı kazanmış olmamız. Gerekli çevresel tedbirleri ve sertifikasyonları almak kaydıyla, ihtiyaç halinde bu tesiste, yüksek montanlı aşı üretimi gerçekleştirilebilir. Biliyorsunuz TÜBİTAK çatısı altında kurduğumuz COVİD-19 platformunda 17 farklı proje yürütüyoruz. Bunların 8’i aşı, 9’u da ilaç geliştirme alanında.
Gururla ifade edebilirim ki, yürütülen bu projelerde yurtdışında yapılan çalışmalardan hiçbir eksiğimiz yok. Bilakis fazlamız, yani hiçbir yerde denenmeyen yenilikçi yöntemlerimiz de var. Evet bu bir bilimsel yarış, kazananı zamanla göreceğiz. Ama Türkiye’nin gerek aşı gerekse ilaç alanında virüsle en iyi şekilde savaşan ve bir çözüm bulmaya yaklaşan bu alanda dünyada fark oluşturabilecek ülkelerden bir tanesi. Sözün özü; ülkemiz bu fabrikayla, kritik teknolojilerde rekabet gücümüzü artıracak çok önemli bir altyapıya sahip oldu. Burada yapılacak her üretim; biyoteknoloji alanında yetkinliğimizi artırmanın yanında, 20-30 yıl sonrasının teknolojilerini de bugünden inşa edecek.
520 yeni fabrika üretime geçti
Pandemiyle birlikte girişim ekosistemini koruyan önemli adımlar attık. Ar-Ge merkezleri ve teknoparklardaki %50 uzaktan çalışma imkânı uygulaması mevcutta 30 Haziran’da bitiyordu. Bu uygulamayı Temmuz sonuna kadar uzatıyoruz.
Ekonomik göstergelerde güçlü bir canlanmaya şahit oluyoruz. Haziran’da reel sektördeki canlanma hız kazandı. Bu ayın ilk 18 gününde sanayideki elektrik tüketimi, Nisan ve Mayıs’ın aynı dönemini şimdiden geride bıraktı. İlk 18 günde OSB’lerdeki elektrik tüketimi, Mayıs’a göre %26 arttı. Yılın ilk 5 ayında sanayi siciline 5 bin 547 işletme kaydoldu. Sadece organize sanayi bölgelerimizde, 520 yeni fabrika üretime geçti. İlk 5 ayda 67 milyar liralık yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu yatırımlarla 110 bin vatandaşımıza yeni iş imkânları doğacak.”
Kamu-Özel Sektör-Üniversite işbirliği
Programda konuşan Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli ise geçen Kasım’da yapılan 3. Tarım Orman Şûrası’nın sonuçlarını, 38 adet eylem planı ile uygulamaya başladıklarını, bunlardan birisinin de Kamu, Özel Sektör ve Üniversite İşbirliği’nin Geliştirilmesi Eylem Planı olduğunu söyledi. Pakdemirli, şöyle konuştu:
“Bu planın anlamlı bir eyleme dönüştüğüne hep birlikte şahit oluyoruz. Malum olduğu üzere; 21. yüzyıl ve bilhassa 2020 yılı, kendine has, farklı bir yıl oldu. İklim değişikliklerinin ve yer kabuğu hareketlerinin kuvvetli etkilerini yaşarken; yeni tip korona virüse hazırlıksız yakalanan dünya, bundan sonra yeni bir denge arayışı için çıkış yolu aramaya başladı. Görüyoruz ki; son 200 yıldır birbiriyle rekabet halinde olan küreselci, ulus-devletçi ve popülist hareketler, yeni güç mücadelesinin de başlıca aktörleri olacak.
Biyogüvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliği!
Pandemi sonrası dünyada, üç ana unsurun daha fazla önem kazanacağı açık. Biyogüvenlik, siber güvenlik ve gıda güvenliği, önümüzdeki on yılların gündemi olacak.
Tarım ve Orman Bakanlığı olarak; 23,2 milyon hektarlık tarım alanı, 22,7 milyon hektarlık orman alanı, 14,5 milyon hektarlık çayır-mera alanı ile ülkemiz yüz ölçümünün neredeyse tamamına yakınında faaliyet gösteriyoruz. Gıda alanı ile de; topraktan çatala, barajdan bardağa, tohumdan ormana kadar, insan yaşamının her alanına ve her anına dokuyoruz.
Son 6 aylık süreçte yaşadığımız pandemi, tarımın ve gıdanın ne kadar stratejik bir alan olduğunu ve sorumluluklarımızın ne derece büyük olduğunu bir kere daha ortaya koymuştur. 2050 yılına gelindiğinde; Dünya nüfusunun 10 milyar, Ülke nüfusumuzun ise; 100 milyonu geçeceği tahmin ediliyor. Nüfustaki bu artışın ve toplumların kalkınma sürecinin, hem tüketimi artırdığı, hem de tüketici tercihlerini hızla değiştirdiği açık. Fakat buna rağmen üretim kaynaklarının da giderek azaldığını, israf edildiğini biliyoruz. Her 9 insandan birinin açlıkla mücadele ettiğini, dünyada üretilen gıdanın 3’te 1’inin kullanılmadan yok olduğunu görüyoruz. İşte bu ters orantı, bizlere tek bir çıkış yolu bırakıyor: Acil tedbirler, akıllı planlamalar ve acil eylemler.
Bu üçlüyü harekete geçirecek olan yegâne yol da; araştırma-geliştirme, yani AR-GE faaliyetleri. Bu kapsamda; son 18 yılda, tarım ve orman alanında birçok Ar-Ge projesine katkı sunarak, sektörün dünya ile rekabet edebilirliğinde araştırmacılarımızın ve paydaşlarımızın daima yanında olduk.
“Enzimler, verimliliği ve üretimi artırıyor, maliyeti düşürüyor”
Yerli enzim fabrikamız; Kamu-Özel ve Üniversite işbirliğinin taçlandığı ebedi bir eser olarak, inşallah çok büyük hizmetlerle anılacak. 19. yy son çeyreğinde keşfedilen enzimler ve enzim teknolojisi, gıda üretim teknolojilerinin geliştirilmesinde, gıda verimliliğinin arttırılmasında çok büyük önem arz etmektedir. Tarımda ağırlıklı olarak gıda ve yem sektörlerinde, tarım dışında ise aşı, kâğıt, tekstil, deri, ilaç, kimya, biyoloji ve tıp gibi birçok alan ve sektörde kullanılan enzimler; daha basit ifadeyle verimliliği ve üretimi artıran, maliyeti düşüren faydalı dostlarımızdır. Peki enzimler maliyeti nasıl düşürüyor?
Enzimler; bir gıda ürünü veya hayvan yeminin protein yapısıyla reaksiyona girerek, onu daha verimli hale getiriyor. Oluşan güçlü yapı, gıdaların sindirilme oranını arttırarak, insan vücudunun ihtiyacını daha kolay şekilde karşılıyor. Aynı şekilde, hayvan yemlerine katılan enzimler; sindirilebilirlik oranını ve yemin besleyici özelliğini de artırıyor. Örneğin hayvan beslemede kullanılan kaba yemde sindirilebilirlik oranı %40 civarında iken, enzim kullanılan yemlerde bu oran %60’a kadar çıkabiliyor. Yani daha az yem kullanarak, daha kısa sürede canlı ağırlıkta ve verimde artışlar sağlıyor.
“Enzimde GDO bulunmaz”
Ayrıca enzimler, biyokimyasal özellikleri ile diğer katkı maddelerine göre daha çevreci ve uygulaması kolay alternatiflerdir.
Buradan şunun altını özellikle çizmek istiyorum; Enzim’de GDO bulunmaz. Enzimler, mikroorganizmalardan elde edilen protein bazlı ürünler olduğundan ve DNA’sı bulunmadığından dolayı, GDO’lu ürünler sınıfında değildir. Aynen insan sağlığında kullanılan aşılarda ya da ekmekte kullanılan mayalarda olduğu gibidir. Bu nedenle güvenle, içimiz rahat olarak enzim kullanılmış ürünleri kullanabilir ve tüketebiliriz.
Dünya enzim pazarı büyüklüğü 8 milyar dolar
Dünya’da enzim sektörünün 8 milyar dolar gibi büyük bir pazarı var. Önemli bir biyoteknoloji altyapısı gerektiren bu alanda Kuzey Amerika, Kanada ve Danimarka’nın hâkim olduğunu görüyoruz. Tamamına yakınında dışa bağımlı olduğumuz bu alanda, biz de; yıllık 120 ila 150 milyon dolar arasında ithalat yapıyoruz. Ve bu pazarın %23’lük önemli bir kısmını gıda enzimleri oluşturuyor. Ülkemizde enzim ihtiyacının yaklaşık %35’i gıda sanayinde kullanılıyor.
LİVZYM Biyoteknoloji Araştırma Geliştirme Fabrikası sayesinde Türkiye, enzim sektörüne hızlı ve kararlı bir giriş yapıyor. İnşallah gıda, yem gibi birçok üründe enzim ihtiyacımızı, bundan sonra modern teknolojilerle, yerli ve milli üretimle karşılayacağız.
Teknolojik ara ürünlerde artan fiyatlardan da, tüketicinin nihai ürün bazında en az seviyede etkilenmesini sağlayarak, gıda ve yem güvenliğinde alt yapımızı daha da güçlendireceğiz.
İlk etapta 3 enzimin üretimi yapılacak
Bu fabrikada ilk etapta ülkemizde en çok kullanılan üç enzimin üretimi yapılacaktır. Öncelikle günlük 10 ton sıvı enzim üretimi ile ithalatın onda birini, bir yıl içinde 30 ton sıvı enzim üretimi ile ithalatın dörtte birini, üç yıl içinde ise firmanın ilave yatırımlarıyla beraber ithalatın önemli bir kısmını yerli üretimle karşılamayı hedefliyoruz.
Afrika’dan Rusya’ya kadar bölgedeki ilk endüstriyel enzim fabrikası olan bu tesis sayesinde, 1,5 milyara dolara ulaşan bölgesel enzim pazarında, Türkiye inşallah önemli bir ihracatçı ülke konumuna ulaşacaktır. Ülkemiz tarım ve gıda sektörünün 2053, 2071 hedeflerine ulaşmasında katalizör olarak, biyoteknoloji alanını ve daha özelde de enzimleri görmekteyim.
“Dünyayı doyuran ülke olacağız”
İnanıyorum ki; teknoloji ile tarımın yolunun kesiştiği projeleri, birer birer devreye aldıkça, sahaya indirdikçe; dünyayı doyuran ülke, Türkiye olacaktır. Bu hedef doğrultusunda gerek duyulan bazı yasal düzenlemelerin yapılması için çalışmalarımız devam ediyor. Ülkemizin değişik bölgelerinde tarım arazileri, “hobi” bahçesi adı altında ikinci konut alanına dönüştürülmekte. Hobi bahçeleri yasalara uygun olmayan, tarım alanlarının amacı dışında kullanılmasına yönelik planlamalardır. Tarım arazilerinde izinsiz ve plan dışı hareket edenlere yönelik yasa teklifimizi Gazi Meclis’imize sunduk.
Bununla birlikte üzerinde hassasiyetle durduğumuz bir konu daha var. Gıdada taklit ve tağşiş yapanlara karşı caydırıcı cezaların uygulanması konusu.
Konuşmaların ardından kesilen kurdele ile fabrikanın açılışı gerçekleştirildi.